Kamuoyunda “Fatih Terim Fonu” olarak bilinen dolandırıcılık davasında, aralarında iş insanları ve futbol dünyasından önemli isimlerin de yer aldığı çok sayıda kişiden 45 milyon dolara yakın para toplayan Seçil Erzan, savcılığa verdiği ifadede; mağdurlara verdiği tüm evrakları banka sisteminde düzenlediğini belirterek, Denizbank’ın başından beri durumdan haberdar olduğunu söyledi. Polis aramasında evinde bulunan “alınan ve verilen paralar” tablosunun banka yetkilileri tarafından oluşturulduğunu ileri süren Erzan, bankanın buradaki amacının alacak ile vereceği eşitleyip borcu minimuma indirmek olduğunu iddia etti.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından nisan ayında başlatılan soruşturma kapsamında; aralarında Fatih Terim, Emre Belözoğlu, Arda Turan, Fernando Muslera, Selçuk İnan ve Emre Çolak gibi isimlerin de bulunduğu onlarca kişinin, Denizbank şube müdürü Seçil Erzan tarafından yüksek kazanç vaadiyle dolandırıldığı iddiası Türkiye’nin gündemine oturdu.
İddianamede, mağdurların kamuoyunda tanınmış sporcular, iş insanları, hekim gibi çeşitli meslek gruplarından kişiler olduğu, hepsinin beyanlarında şüpheli Seçil Erzan’ın kendilerine “yüksek kâr getirisi bulunan güvenilir bir fon olduğunu ve yine kamuoyunda tanınmış Fatih Terim, Hakan Ateş gibi isimlerin bu fona dahil olduğunu” söyleyerek para yatırmaya ikna ettiği kaydedildi.
Söz konusu davada 12 isim, Denizbank genel müdürü Hakan Ateş hakkında da şikâyetçi olurken, Seçil Erzan savcılığa verdiği ifadesinde bankanın olaydan haberdar olduğunu, işlemleri bankanın sisteminde gerçekleştirmesi münasebetiyle en azından olması gerektiğini belirtti.
“Banka bu durumu tabii ki biliyordu ama sorgulamadı”
Savcılığa verdiği ikinci ifadesinde, şikâyetler üzerine bankanın inceleme başlattığı süreci anlatan Erzan, bu dönemde banka yetkilileriyle yaptığı görüşmeleri de aktardı. Erzan, yaptığı işlemlerin bankanın log kayıtlarında sisteme düştüğünü ve mağdurlara verdiği evrakları bankanın kendi sisteminde düzenlediğini söyledi.
Erzan, “Banka başından itibaren durumdan haberdardır. En azından haberdar olmalıydılar. Kamera kayıtları ve yazıcıdan çıktı alınırken her şey banka hafızasında yer almaktadır. Yani banka bir şey bilmediğini söyleyerek kendisini kurtarmaya çalışmaktadır. Ben 12 yıl Florya’da şube müdürlüğü yaptım. Banka bunu bildiği halde göz yummuştur. Ben her şeyi ortada yaptım, hiçbir şeyi gizlemedim. Zaten 50.000 USD üstü döviz işlemleri bankadan çekildiğinde bu teftişe tabidir. Bankanın bu durumu atlaması mümkün değildir. 50.000 USD üstü olan her efektif işlemde açıklamasını dekontun arkasına yazmak zorundayız. Aksi halde kara para aklama hususları gündeme gelmektedir. Banka bu durumu tabi ki de biliyordu ancak bu kadar yüksek meblağlar çekilmesine rağmen hiçbir zaman sorgulamadı” ifadelerini kullanıyor.
Denizbank tarafından yapılan ilk açıklamada, dolandırıcılık sürecine konu olan “para alışverişinin tamamen Denizbank şubeleri dışında nakit olarak gerçekleştiği, getirilerinin de yine kayıt dışı biçimde nakit olarak alındığı” söylenmiş; yapılan ikinci açıklamada da, “Resmi olduğu iddia edilen belgeler, bankacılık sisteminin kayıtlarına dayanarak üretilmediği gibi, Seçil E. tarafından düzenlendiği iddia edilen, mevzuatta karşılığı olmayan, afaki tutarlar içeren, ödeme taahhüdü bulunmayan, ajanda yaprağına ya da düz A4 kağıda yazılan bir kısım dokümanlardır. İddia sahiplerinin çok önemli bir bölümü ise Bankamıza hiçbir evrak sunmamıştır” denmişti. |
“Banka alacakla vereceği eşitleyip borcu minimuma indirmek istedi”
Seçil Erzan, aldığı ve verdiği paralarla ilgili tuttuğu kayıtların ve notların, banka yetkilileri tarafından alınarak bir tablo oluşturulduğunu ve bankanın alacaklarla verecekleri eşitleyerek borcu minimuma indirmeye çalıştığını söyledi.
Erzan’ın ifadesi şöyle:
“Tabloları ben yapmadım. Şöyle ki ben kimden ne kadar para aldıysam bunu kağıtlara not almıştım. 9 Nisan Cumartesi günü yukarıda isimlerini saydığım şahıslar beni alıp bankaya götürdüklerinde benim not kağıtlarımı da aldıklarını yine yukarıda söylemiştim. Bu kağıtları alıp sonrasında bu tabloları Sermin Tekin, Ali Murat Dizdar, Cenk İzgi (Teftiş Kurulu Bölüm Müdürü), Tanju Kaya (İnsan Kaynakları Genel Müdür Yardımcısı) isimli şahıslar oluşturmuştur. Sonrasında da bana verdiler. Bende bunları alıp evime götürmüştüm. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca 10 Nisan Pazartesi günü Çorlu’daki ikametim arandığında bankanın oluşturduğu bu tablolar ikametimde eve geçirilmiştir. Yani bu tablolar aslında banka tarafından oluşturulmuş tablolardır. Bu tabloda aslında banka tam olarak şunu yapmak istiyordu; alacak ile vereceği eşitleyip borcu minimuma indirmek istediler”