Löseminin tedavi edilebilen bir hastalık olduğunu söyleyen Hematoloji Uzmanı Prof. Dr. Songül Şerefhanoğlu, “Son yıllarda keşfedilen pek çok yeni yöntem ile tedavinin başarı oranı da her geçen gün artıyor. Yeni kemoterapötik ajanların keşfi, hedefe yönelik moleküler ilaçlar ve biyolojik ilaç tedavilerinin günlük kullanıma girmesi, gelişmiş radyoterapi cihazlarının geliştirilmesi, kemik iliği nakliyle ilişkili gelişmeler, hastaların yaşam sürelerinin uzatılmasında ve hastalığın tam olarak tedavi edilmesinde büyük aşamalar kat ediyor” dedi.
“KEŞFEDİLEN YENİ YÖNTEMLERLE LÖSEMİ TEDAVİSİNDE BAŞARI ORANI ARTIYOR”
Uzmanlarından Prof. Dr. Songül Şerefhanoğlu, lösemi hastalığına ve tedavilerine yönelik önemli açıklamalarda bulundu.
İnsanları lösemi hastalığına karşı bilinçlendirmek, tedavisi için erken teşhisin önemini vurgulamak ve lösemili çocuklara doğru yaklaşımları öğretmek için 2 – 8 Kasım tarihlerini içine alan hafta Lösemili Çocuklar Haftası olarak düzenlenmiştir.
Hematolojik kanserlerin (Akut ve Kronik Lösemiler, Lenfomalar ve Multiple Myeloma) hayatı tehdit eden ve erken tanı ile tedavinin başlanması gerektiği kanserler arasında olduğunu söyleyen Hematoloji Uzmanı Prof. Dr. Songül Şerefhanoğlu, hastalığı şu şekilde tanımladı:
“Toplumda kan kanserinin türlerinden biri olarak bilinen lösemi, kemik iliğinden kaynağını alan ve kan üreten kök hücrelerinden birinin, çeşitli etkenlerin bir araya gelmesi ile gelişiminin bir basamağında duraklaması ve kontrolsüz aşırı çoğalmaya başlamasıdır.”
“TEDAVİ EDİLMEZSE İLERLEYİCİ SEYİR GÖSTEREN KÖTÜ HUYLU KANSERLERDEN”
Löseminin öncelikle kemik iliğini, sonrasında da tüm organları ele geçirdiğine dikkat çeken Prof. Dr. Şerefhanoğlu, “Vücudun kan üretim sistemi olan kemik iliği ve lenfatik sistemi etkileyen lösemi, tedavi edilmezse ilerleyici seyir gösteren kötü huylu kanserlerdendir” diye konuştu.
“EN KISA SÜREDE TEDAVİYE BAŞLANMALI”
Olgunlaşmış akyuvarların kontrolsüz çoğalması olan kronik lösemiler (Kronik Lenfositik Lösemi ve Kronik Miyelositer Lösemi) yavaş seyirli hastalıklar olup prognozları daha iyi seyirli olduğunu ifade eden Prof. Dr. Şerefhanoğlu, “Olgunlaşmamış akyuvarların kontrolsüz artışına bağlı gelişen akut lösemiler hızlı seyirli olarak tanımlanır. Hızlı seyirli olan kan kanserleri sıklıkla ani başlangıç gösterip özellikle 1-2 ay içerisinde klinik bulgu ve belirti verir. Bu nedenle kısa sürede tanı konulmalı ve en kısa sürede tedaviye başlanmalıdır” açıklamasında bulundu.
“HASTAYA ÖZEL KÖK HÜCRE NAKİL SEÇENEKLERİ SAYESİNDE BAŞARIYLA TEDAVİ EDİLEBİLİYOR”
Löseminin tam olarak nedeni bilinmese de özellikle radyasyon, benzen gibi kimyasallara ve tarım ilaçlarına maruz kalmanın lösemi riskini artırdığına dikkat çeken Prof. Dr. Şerefhanoğlu, “Kan kanserlerinin en bilinenlerinden biri olan lösemi, hedefe yönelik akıllı ilaçların yanı sıra hastaya özel kök hücre nakil seçenekleri sayesinde başarıyla tedavi edilebiliyor. Lösemi belirtileri diğer kan kanserlerinde gözlenen bazı bulgularla ortak özellikler gösterebilir. Kansızlığa bağlı olarak solukluk, halsizlik, çabuk yorulma, efor sırasında nefes darlığı gibi belirtiler gözlemlenir. Lösemi belirtileri arasında bağışıklık sisteminin zayıflaması nedeniyle gelişen enfeksiyonlar ve pıhtılaşma hücrelerinin azalması sonucu diş etleri, burun ve cilt altında beklenmeyen kanamalara, morarmalar ve toplu iğne başı büyüklüğünde, basmakla solmayan kırmızı döküntülere rastlanır” dedi.
“TEDAVİ EDİLEBİLEN BİR HASTALIK”
Akut lösemi belirtilerinde; solukluk, halsizlik, iştahsızlık, kilo kaybı, gece terlemesi, sık tekrarlayan ateş, enfeksiyonlar, kemik ağrıları, cilt altında kanama, burun ve diş eti kanamaları, boyun ve koltuk altı lenf bezlerinde, karında şişlik ve diş etlerinde kabarma bulguları gösterdiğini ve bu yüzden Akut Lösemi tanısının koyulmasının çok da zor olmadığını belirten Prof. Dr. Şerefhanoğlu, “Lösemi tedavi edilebilen bir hastalık olup, son yıllarda keşfedilen pek çok yeni yöntem ile tedavinin başarı oranı da her geçen gün artmaktadır. Yeni kemoterapötik ajanların keşfi, hedefe yönelik moleküler ilaçlar ve biyolojik ilaç tedavilerinin günlük kullanıma girmesi, gelişmiş radyoterapi cihazlarının geliştirilmesi, kemik iliği nakliyle ilişkili gelişmeler, hastaların yaşam sürelerinin uzatılmasında ve hastalığın tam olarak tedavi edilmesinde büyük aşamalar kat edilmesine sebep olmuştur. Lösemi tedavisi için akla gelen ilk tedavi yöntemi kemoterapidir. Kemoterapi ilaçlarının tipi, dozu, uygulama yolu löseminin tipine göre farklılık gösterebilir. Löseminin tipine göre uygulanacak olan kemoterapi tedavisi dışında kemik iliği nakli de bazı lösemi türlerinin tedavisinde akla gelen bir diğer yöntemdir. Ülkemizde lösemi tedavisinde ulaşılan başarı oranları, gerek kemoterapi gerekse kemik iliği nakliyle dünya standartlarındadır” diye konuştu.
LÖSEMİDE KÖK HÜCRE NAKLİ NASIL YAPILIR?
Lösemi tedavisinde ilaç tedavisi ile erken dönemde hastalığı kontrol altına alınanlarda, hastalığın tekrarlama riski yüksekse, kök hücre nakli tercih edildiğini ifade eden Hematoloji Uzmanı Prof. Dr. Şerefhanoğlu şunları ekledi:
“Kök hücre nakli; kişinin kendisinden (otolog) veya doku uyumlu kardeş, diğer yakın akraba veya akraba dışı gönüllü bağışçılardan alınan kök hücrelerle (allojenik) yapılmaktadır. Kök hücre nakli için kök hücreler, vericiye anestezi uygulayarak kalça kemiğinden veya kök hücreleri uyarıcı ilaçlar kullanıldıktan sonra özel cihazlarla damardan çekilerek toplanır. Kök hücre nakli öncesi hastaya yüksek dozda ilaç ve/veya ışın (radyoterapi) tedavisi uygulanır. Bu aşamanın amacı hastanın vücudunda kalma ihtimali olan kanser hücrelerini yok etmek ve hastanın kemik iliğindeki hücreleri boşaltmaktır. Sonrasında nakil gerçekleştirilir. Uygun kök hücre vericisi bulunamayan hastalarda “otolog nakil” yapılabilir, ancak asıl etkili tedavi allojenik kök hücre naklidir. Nakil sonrası hastaların ciddi problemlerle karşılaşmaması için uzun yıllar takip edilmeleri gerekebilir. Son dönemlerde uygun kök hücre vericisi bulunamayan ve yüksek tekrarlama riskine sahip hastalara kısmen uygun (yüzde 50-80 uyumlu) akrabalardan, ‘haploidentik’ olarak isimlendirilen kök hücre nakli de yapılabilmektedir. Haploidentik nakil ile hastalığın riskine bağlı olarak hastaların yaklaşık yarısında bir yıldan daha uzun süreli hastalık kontrolü ve yaşam sağlanabilmektedir. Ancak bu gruptaki hastaların doku uyumsuzluğu sonucu bağışıklık sistemleri baskılandığında, tam donanımlı ve deneyimli merkezlerde sıkı takibinin yapılması gerekmektedir.”
LÖSEMİ KADINLARA ORANLARA ERKEKLERDE DAHA SIK GÖRÜLÜYOR
Löseminin kadınlara oranla erkeklerde daha sık görüldüğünün altını çizen Prof. Dr. Songül Şerefhanoğlu sözlerini şöyle bitirdi:
“Özellikle beyaz ırkta, siyah ve sarı ırka göre daha fazla rastlanır. Yetişkinlerde lösemi tanısı sıklığı, çocukların 10 katından fazladır ve yaş ilerledikçe risk de artar. Çocukluk çağında lösemi 4 yaşın altında daha sıktır. Bazı lösemilerde genetik yatkınlık önemlidir. Down sendromu gibi genetik hastalıklarda akut lösemi türlerinin daha sık görüldüğü bilinmektedir. Akut lösemi %35’lik oranı ile çocukluk çağında en sık görülen kanser türüdür. Bir kadın veya erkeğe tüm yaşamı süresince lösemi tanısı konulma olasılığı yüzde 1.5 olarak tahmin edilmektedir. Günümüzde lösemi teşhisi konan hastaların 10 yıldan uzun yaşama oranı 70’li yıllara göre 4 kat artmıştır. Lösemi teşhisi konan 10 çocuktan 8’i tamamen tedavi olabilmektedir.”