DEM Parti Milletvekilleri Meclis’in bütçe hakkının elinden alındığını söyledi
DEM Parti Mardin Milletvekili Salihe Aydeniz, “Bütçe hakkı, ülkede yaşayan bütün toplumsal kesimleri temsil eden Meclis’in hakkıdır. Ancak bugün Meclis’in bütçe hakkı elinden alınmıştır.” dedi.
TBMM Genel Kurulunda TBMM, Adalet Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığının 2024 yılı bütçeleri üzerinde DEM Parti milletvekilleri söz aldı.
DEM Parti Mardin Milletvekili Aydeniz, bütçelerin çok önemli siyasi, ekonomik ve yönetsel belgeler olduğunu belirterek, bir ülkenin demokrasisi ve üretim politikaları ne kadar güçlü olursa ekonomisinin de o kadar güçlü olacağını söyledi.
Aydeniz, “Bütçe hakkı, ülkede yaşayan bütün toplumsal kesimleri temsil eden Meclis’in hakkıdır. Ancak bugün Meclis’in bütçe hakkı elinden alınmıştır. Meclis’in en önemli işlevlerinden biri olan denetim hakkı da yok sayılmıştır. TBMM daha fazla vakit kaybetmeden iradesine sahip çıkmalıdır.” diye konuştu.
DEM Parti Van Milletvekili Zülküf Uçar, Anayasa Mahkemesi üyelerinin tamamının ya doğrudan ya da dolaylı olarak hükümet tarafından atandığını ifade ederek, Anayasa Mahkemesinin hükümetle ortak hareket ettiğini öne sürdü.
DEM Parti Mersin Milletvekili Ali Bozan, Sayıştay’da denetleme görevini yerine getirecek bir iradenin kalmadığını savundu.
Kayyum olarak atanan bazı belediye başkanlarının yolsuzlukla suçlandığını dile getiren Bozan, “AKP, yola çıkarken ‘Yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla mücadele edeceğiz’ dedi ama yolda rotayı şaşırdılar. Yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla mücadelede başarılı olamadılar.” dedi.
Muhalefetin, bazı belediyelere kayyum atanmasına karşı tutumunu eleştiren Bozan, “Bunu en iyi sizin büyükşehir belediye başkanlarınız bilir. Belediye başkanları beş yıldır ‘Hangi gün bize kayyum atanacak?’ korkusuyla belediye yönetmeye çalışıyor. Bu nedenle şu an yaşananların en büyük sebebi aynı zamanda muhalefetin sessizliğidir.” diye konuştu.
“Milyonlarca yurttaş adalete inanmıyor”
DEM Parti Şanlıurfa Milletvekili Dilan Kunt Ayan, “cumartesi anneleri”nin eylemlerini anımsatarak, “İnsanlar ellerinde mum ışığıyla adalet arıyor. Cumartesi anneleri ne istiyor hiç sordunuz mu? Milyonlarca yurttaş adalete inanmıyor. Artık insanlar avukatlara, mahkemelere gitmiyor; AKP ve MHP’nin teşkilatlarına gidiyor. DGM yargılamalarında hukukun kırıntısı vardı fakat şu an o bile yok. Türkiye adalet mezarlığına dönüşmüş olsa da ekmek ve su gibi ihtiyacımız olan şey halen adalettir.” değerlendirmesinde bulundu.
DEM Parti Hakkari Milletvekili Onur Düşünmez, yargıya güvenin bulunmadığı bir ülkede ekonomide gelişmenin mümkün olmadığını söyledi.
Türkiye’de güçler ayrılığı ile denge ve denetleme sorunu olduğunu savunan Düşünmez, “Türkiye’de yargı siyasallaşmıştır. Yargı gündelik siyasi hesapların parçası haline gelmiştir. Talimatla hareket eden, siyasi pozisyon almaktan çekinmeyen bir yargıyla karşı karşıyayız.” dedi.
DEM Parti Şırnak Milletvekili Nevroz Uysal Aslan, Türkiye’de ağır bir adaletsizlik, eşitsizlik ve keyfilik olduğu konusunda herkesin hemfikir olduğunu iddia etti.
DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Berdan Öztürk, hükümetin dış politikasını eleştirerek, şunları söyledi:
“Libya’dan Kafkasya’ya, Somali’den Kıbrıs’a kadar bölgesel sorunlara ilişkin diplomatik girişimler yerine askeri yığınakların yapıldığı yerlerde Türkiye çözümün değil, sorunun bir parçası haline gelmektedir. Bir yerlere asker göndermeyi, iç kamuoyuna başarı gibi pazarlamaktan vazgeçin. Bunun en bariz örneği Libya’da yaşandı. Libya’da, çok övündüğünüz inşaat yatırımları zarara dönüştü. Çin, Libya’ya asker göndermediği halde Libya’dan yüksek miktarda petrol tedarik eden ülkeler arasına girdi. İtalya, Almanya, Fransa, İspanya iç savaştan önce olduğu gibi iç savaştan sonra da petrol tedarikini sürdürdü.”
DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Cengiz Çandar, 40 yıldan fazla gazetecilik yaptığını, bu süreçte tüm dünyada Türk diplomasisinin büyük bir saygınlığa sahip olduğunu gözlemlediğini belirtti.
Türkiye’nin o saygınlığın çok uzağına düştüğünü iddia eden Çandar, şöyle konuştu:
“Gazze’de bir katliam yaşanıyor. Ancak Türkiye’nin bu katliamı durduracak bir caydırıcılığının olmaması çok düşündürücü. Türkiye’nin bölgesel güç olma iddiası kuru bir böbürlenme haline gelmiştir. Türkiye olarak maalesef Filistin’de ne caydırıcılığa ne ara buluculuk kapasitesine ne çatışmaları durduracak bir etkiye sahibiz. Bırakın bunlara engel olabilmeyi, saldırgan İsrail’le ticari ilişkilerimizi bile durdurmuş değiliz. İsrail’in Gazze saldırısı başladıktan sonra Türkiye’den en az 400 gemi İsrail limanlarına mal taşıdı. Taşınan mallar arasında askeri teçhizat, demir çelik, çimento, kimyevi maddeler vardı. İsrail bunları savaşta kullanıyor. Türkiye İstatistik Kurumunun dış ticaret istatistiklerine bakın, Türkiye’nin İsrail’e hangi savaş malzemelerini ne miktarlarda gönderdiğini bulacaksınız.”